Soru
Ebu Hanzala diye biri bizlere kafir olduğumuzu söylüyor. Maide suresi 44. Ayetini ve başka birçok ayeti delil getiriyorlar. Türkiye tağuti bir sistemmiş, laiklik şirk olduğu için bizler de ona uyarsak şirk işlermişiz. oy veren, askerlik yapan, mahkemeye giden herkes şirke girermiş çünkü bu sistem şirkmiş. Sizce doğru mu? Yalansa delillerinizi gönderin lütfen kafamı karıştırdılar.
Cevap
Aleyküm selam ve rahmetullah.
Mezkur konular çok tafsilatlı ve bir kaç mektupta açıklanabilecek konular değildir. Bir suyu arıtmak, onu bulandırmaktan yüzlerce kat zordur. Ebu Hanzala (Halis Bayancuk) ve türevlerinin yaptığı da budur. O ve türevleri doğru durum ve kavramları yanlış ve hatalı olaylar üzerine bina eden kimselerdir. Tağut, tevhid, tekfir, şirk vs gibi kavramlar İslamî kavramlar olmakla birlikte yanlış amaçlarda kullanıldığında müslümanlar arasında çok kötü sonuçlara yol açabilirler.
Size orta ve kısa yoldan şunu söylemek isterim. Bizler doğduğumuz andan itibaren kendimizi laik yani Allah’ın hükümlerinin hayata tatbikinin mümkün olmadığı yahut çok zor olduğu bir hayat düzeni içerisinde bulduk kendimizi. Bu düzeni biz oluşturmadık, bizim bireysel olarak düzeltmemiz de mümkün değil. O halde bizler elimizden geldiğince, bireysel olarak sırat-ı mustakim üzere yaşamayı kendimize vazife bilir; imkanımız dahilinde de elimizle, dilimizle diğer müslümanlara sırat-ı mustakim üzere yaşama konusunda yardımcı olur ve imkanlar oluştururuz.
Evet, Allah azze ve celle kitabında peş peşe gelen ayetlerde Allah’ın hükmünü uygulamayanları kafir, zalim ve fasık olarak nitelendirmiştir. Ancak bu nitelendirmeler ayetlere zaten iman etmediği için tatbik etmeyen yahut nefsini Allah’a tercih ederek Allah’ın hükmünü kendi hükmü arkasına atanlar içindir. Günümüzde sistemin en tepesinden en dibine kadar büyük bir zaruret hali mevcuttur. Mevcut sistem içerisinde kimin mecburiyetten küfür ahkamına maruz ve mağdur olduğu kimin ise keyfi olarak bunları tercih ettiği -kendilerini aşikerane zikredenler hariç- bilinmemektedir. Bundan dolayı sistemin içerisindeki herkes kafirdir demek de hepsi müslümandır demek de yanlıştır.
Oy verme meselesine gelince. Burada mesele müslümanın özgür, refah yahut üst düzey bir hayat yaşaması değildir. Çünkü müslüman Allah’ın hükmünün geçmediği bir toplumda hangi iyi standartlar içinde yaşarsa yaşasın garip ve mazlumdur. Yani sizin iradeniz dışında birileri sizleri yönetecek ve hayatınıza müdahil olacak. Sizler ve bizler oy verirken ‘en azından şu olsun’ diyerek bir kişiyi seçmiş oluyor ve uğrayacağımız zararı önceden kendimiz tercih etmeye çalışıyoruz. Eğer bir kişi başka bir kişi veya partiye laikliği yahut herhangi bir küfür içeren maddeyi korumak, savunmak veya hayata tatbik edilmesini gaye edinerek oy verirse elbete kafir olur. Ancak yukarıda söylediğimiz gibi bir durum ve niyet doğrultusunda kullanılan oy belirtilen kapsamda değildir.
Askerlik konusu da böyledir. Burada şahsi görüşüm vatan ve devlet ayrımı yapılmasıdır. Vatan – üzerinde yaşanılan bu topraklar – müslümanların fethettiği ve imar ettiği topraklardır. Ancak üzerine kurulan hayat nizamı ve onu tatbik edecek olan sistem İslamî değildir. Dolayısıyla kişinin niyeti kalan İslam bakiyesini, aile ve namusunu korumak ise askerlik sorduğunuz cenahın zaviyezinden değerlendirilemez. Ancak kişi ‘ben mevcut sistemi idare ve idame ettirmek için buradayım’ diyorsa o kişinin durumu da bellidir.
Ebu Hanzala ve türevlerinin yaşadığı hayat düzeni ile bizlerin hayat düzeni arasında esasen bir fark yok. Ancak onların anlattığına göre dünya üzerinde yaşanacak bir yer de yok. Çünkü bizler bu düzen içerisinde neredeyse her gün bir küfür ahkamını doğrudan veya dolaylı yoldan onaylayarak yaşama mecburiyetindeyiz. Bir insan hiç bir şey yapmasa ve bir dağın başında yaşasa dahi başlı başına bu ülkenin vatandaşı olması bile mevcut yasalar altında yaşamayı kabul manasına gelir. ‘O kadarı da zarurettir’ denirse biz de onlara, zaruret belli bir zümrenin tekelinde bulunan akaid, fıkıh veya anlayış biçimi değildir deriz. Allah cümle ümmet-i muhammedi doğru yola iletsin. Bizler küfrün bize biçmiş olduğu hayat içerisinde onlar yüzünden kavga etmektense onlara karşı kavga etmeyi öğrendiğimizde çok şeyin değişeceğine inanıyorum.
Hasıl-ı kelam… At izinin it izine karıştığı şu ortamda birilerinin şu veya bu sebeple gerçekleri söylememesi veya söyleyememesi bir fitne ortamı oluşturmakta. İslam’ın gürül gürül akan suyu maalesef selefilik, modernistlik, hümanistlik, feministlik, sosyalistlik, laiklik vs gibi türlü türlü dünyevi ve ahiri birçok küfrü icab eden fikrî akım ile bulandırılmaktadır. Allah cümlemizi muhafaza eylesin. Allah’a emanet olunuz.