Soru
Selamün aleyküm abi.
Ben bir kere sabah namazına geç kalktım. Abdesti çok sıkışık aldım, baya oluyor tabii üzüldüm. Allah’a söz vermiştim, ”Bir daha ihtiyacımı gidermeden gelmeyeceğim huzuruna.” diye. Uzun süredir her ezandan sonra abdest alıp namaz kılıyordum. Şimdi bazen bu beni zorladı, abdest varken yeniden WC abdest falan bir de vesveseliyim, onunla birleşince daha çok yoruldum. Bazen yolculuktayım, soğuk oluyor, abdestim de oluyor ama içim rahat etmiyor, yeniden abdest alıyorum, özürlü gibi kılıyorum bir nevi diyelim. Bunu birine sordum, bana, “Böyle yapmana gerek yok.” dedi. Ben de bıraktım ama her vakit abdest almadığım için içim rahat değil. Ben bu sözü ömrüm boyunca tutmalı mıyım, yoksa zorluk hâli dinde kolaylıktan abdestliyken vakit girince namazı kılmalı mıyım?
Bir de ben evlendiğimde istediğim hep alınınca nefsim çok şımardı. Dünya sevgisi kalbime girdi ne yazık ki. Ben de Allah’a söz verdim: ”Eşya alırken karışmayacağım, bıraktım.” dedim. Bu da beni zorluyor. Evin büyük ihtiyaçlarına karışmıyorum ama mutfak eşyaları falan oluyor ya da beğendiğim bir örtü, “Söz verdim.” deyip almıyorum. Bu durumda mutfak eşyası olsun, başka ihtiyaç olsun ne yapmalıyım alışveriş yaparken? Sözümün tam olarak neleri kapsadığını da unuttum gibi.
Cevap
Aleyküm selam ve rahmetullah.
Ebû Hureyre radıyAllahu anh’dan rivayet edildiğine göre; Nebî sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde, orta yolu tutunuz, en iyiyi yapmaya çalışınız, o zaman size müjdeler olsun, günün başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanınız.” (Buhârî, Îmân 29. Ayrıca bk. Nesâî, Îmân 28)
Buhârî’nin bir başka rivayeti şöyledir: “Orta yolu tutunuz, amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah’a yakın olmaya gayret ediniz. Sabahleyin, öğle ile akşam arası çalışınız. Bir parça da geceden faydalanınız. Aman acelesiz gidin, telaşsız gidin ki; menzilinize, varacağınız hedefe ulaşasınız.” (Buhârî, Rikâk 18)
Din, zorluk üzerine değil, kolaylık üzerine bina kılınmıştır. Allah Teâlâ, “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez”. [Bakara sûresi (2), 185]; “O sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi” [Hac sûresi (22), 78] Bu sebeple Peygamberimiz din konusunda aşırı davrananlara izin vermemiş, onları ölçülü olmaya davet etmiştir. Nitekim, Abdullah İbni Amr, henüz genç iken haddinden fazla ibadet etme yönünde Resûl-i Ekrem’den aldığı ruhsat için, ihtiyarlayıp güç ve kuvvetten düşünce “Keşke Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhsatını kabul etmiş olsaydım” (Buhârî, Savm 55; Müslim, Sıyâm 182) temennisinde bulunarak, bu yolda tereddüt edenlere örnek olmuştur. Allah’a (azze ve celle) daha takvalı ve daha samimi bir iman ile gitmek söz verdiğimiz için değil, Müslüman olduğumuz için zaten vazifemizdir. Bunun için ”Söz verdim ne yapacağım?” vesvesesini bir kenara bırakın ve elinizden geldiğince Sünnet-i Seniyye’ye uygun yaşamaya gayret edin. İhtiyaçlarınızı ise ihmal etmeyin. İhtiyacınızı karşılamanızda bir mahzur yoktur. Mahzur, nefsi şımartacak maldadır. Allah’a karşı (haşa ve kella) sizi idare edecek bir arkadaş muamelesi yapmaktan korkun. ‘’Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?, yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük öfkeye sebep olmuştur.’’ (Saff Sûresi, 2-3)